Circle Of Death
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Feel this magic
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Ana Kurgu ~ Karanlığın Yükselişi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Felicia Manuela
Hogwarts Müdüresi | Mitoloji Profesörü & Hufflepuff Bina Sorumlusu
Hogwarts Müdüresi | Mitoloji Profesörü & Hufflepuff Bina Sorumlusu
Felicia Manuela


Mesaj Sayısı : 78
Kayıt tarihi : 17/12/10

Ana Kurgu ~ Karanlığın Yükselişi Empty
MesajKonu: Ana Kurgu ~ Karanlığın Yükselişi   Ana Kurgu ~ Karanlığın Yükselişi EmptyPaz Ağus. 05, 2012 12:06 pm

Ana Kurgu ~ Karanlığın Yükselişi 121cy

Ana Kurgu ~ Karanlığın Yükselişi 122223


Ölüm;soğuk, acımasız, garip bir biçimde etkileyici...



Tatlı bir melteme yakışmayan manzaraydı bu. Haince ve bir o kadar da nefretle alınmış bir canın bedeninden kanlar süzülüp toprağa karışmaya devam ederken her zaman ki kahkahası geceyi delip geçiyordu. Cesedin etrafında dönerken sağ kolu sıfatına bürünmüş adam usulca kenara çekildi. Yıllardır beraber olduklarından artık ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu genç adam. Leydi’sinin kahkahası dinecek usulca cesedin başına çökecek ve sıcak sıcak akan kana elini değdirip geceye armağan edecekti. Kadın kanlı elini havaya kaldırdı ve çatal diliyle geceye matemini bitirdikten sonra genç adama döndü.

"Yanıma gel." Sesi etkileyici ve bir o kadar da emrediciydi. Ellerini ince beline koydu ve sakin adımlarla ona gelen adamı izledi. Adam ona yaklaştığında konuşmasına fırsat kalmadan eliyle durması gerektiği göstererek sessizliği korudu. Gözlerini gözlerinden ayırmadan adamın etrafında dönmeye başladı cadı. Kırmızı elbisesine uyum sağlayan siyah ince topuklu ayakkabıları toprakta rahat adım atmasına izin vermemesine aldırmadan devam ediyordu. Kafasındaki kötü düşüncelerden bir hayli uzaktı bu gece. Dudakları aralandı. "Her zaman ki gibi çok iyi iş çıkarttın. Yanımda olduğun için şanslıyım. Aydınlık gittikçe zayıflıyor ve onlarca en güçlü büyücüler de yavaş yavaş azalıyor. Yakın da hiç kimse kalmayacak." bir kahkaha daha deldi geceyi. "Yakın da insanlık ayaklarınızın altında paspas olacak." Kadının aksine adam daha sakince dile getirmişti düşüncelerini. Yüzünü kadına döndü ve ışıkta elmas gibi parlayan gözleri onu bir kez daha büyülemişti.

Karanlık artık gözle görülür bir hızla büyümüş ve güçlenmişti. Voldemort'un ölümünden sonra onun yerini kimin aldığını hiç kimse öğrenememişti. Onun yerine birinin geçtiğini ancak peş peşe haince katledilmiş cesetlere yazılan yazılarla anlayabilmişti büyücüler. Kimse ne yapacağını bilemeden sadece işiyle ilgilenir olmuştu. Aydınlık ise hayli zayıflamıştı. Güçlü büyücülerini kaybetmiş Ölüm Yadigârların ise hepsi sonsuzluğa gömülmüştü.


Gece yarısından önce…



Sarı buklelerini eline dolamış, topuğunun ritmiyle şarkı mırıldanarak ağır adımlarla odasına ilerliyordu cadı. Çalışma saatleri yeni bitmiş olmasına rağmen bina yangın varmışçasına çabuk boşalmıştı. Odasına yaklaştığın da kapısının aralık olduğunu görünce şarkısını yarıda kesti ve oynadığı saç tutamını bırakarak ciddi bir yüz ifadesiyle odasına girdi. Koltuğunda birisinin oturduğu kesindi. Ellerini arkasında birleştirdi ve her ihtimale karşı asasını sıkıca kavradı. Başını dikleştirdi ve emin adımlarla masasına biraz daha yaklaştı. "Öhö" Boğazını zorlamamasına rağmen öksürük sesi yüksek çıktı. Hala bir kıpırdama olmamıştı. Bir adım daha yaklaştı ve boğazını temizlercesine öksürdü.

Çok yavaş bir şekilde sandalyenin ön kısmı ona dönmeye başladı. Kalbi neredeyse göğsünden fırlayıp çıkacak gibi çarpıyordu. Kadın, buna rağmen soğukkanlılığını korurcasına asasına daha da sıkı sarıldı. Koltuk döndükçe yüreğini ağzına getiren büyücünün de kim olduğu çıkıyordu ortaya. Siyah kısa karışık saçlar, küçük zümrüt yeşil gözler, düz bir burun ve uyumlu dudaklar. Kemikli yüzüne oturmuş tanıdık bir gülümseme. "Merlin'in uyumsuz kıyafet kombinesi adına! Aklını mı kaybettin sen! " Kadın öylesine yüksek sesle konuşuyordu ki korkusu sesinden anlaşılıyordu. Adam ise gülümsemesini bozmadan ayağa kalktı ve kadına doğru yürüdü. Kendine çekti ve dudaklarına ıslak bir öpücük kondurdu. Hemen çekti kendini kadın. Ona kızdığı zamanlarda onu öpmesi değil sarılıp saçlarını okşamasını severdi. Kollarında olduğu adamda bunu çok iyi bilirdi. "Ah, hadi ama sevgilim geceyi burada mı geçireceğiz?" dedi adam yapmacık bir ses tonuyla. Bir o kadar istekli gibi bakışlarla. "Pekâlâ, kollarını çekte ceketimi ve çantamı alayım." Ses tonu soğuk ve keskindi. Adam kadını serbest bıraktığında kadın masasına yöneldi ve ufak bir büyüyle ortalığı toplayarak ceketini ağır ağır üzerine geçirdikten sonra çantasını aldı. Huzursuzdu fakat belli etmemek için elinden geleni yapıyordu. İçten içe konuşmaya da çoktan başlamıştı.

Odasının kapısını usulca kapattı cadı genç adam ondan önde ilerlerken. Aceleci olmayan adımlarla yürümeye başladı arkasından. Acaba ne yapacağız diye düşünmekten sevgilisinin yanına geldiğini onun dokunuşlarıyla hissetti. Varla yok arası bir gülümseme belirip silinmişti yüzünden. İçi huzursuz ve bir o kadar da kıpır kıpırdı. Tuhaf hareketleri olsada sevgilisinin, seviyordu onu. Elini tutmasına izin vererek bakanlıktan çoktan çıkıp genç adamın evinin kapısında bulmuşlardı kendilerini.

Genç büyücü bir an olsun elini bırakmıyordu cadının. Evin kapısını da açarken bir olsun kendinden uzakta tutmamıştı sevdiği kadını. Ağır adımlarla evin koridorunda ilerlerken ev cini çoktan belirmişti yanlarında. Onu arkalarında bırakarak salona geldiler. Kadın yorgun halde kapıya yasladı kendini adamın elini istemeyerekte olsa bırakarak. Odanın içerisine baktığında hayal ettikleri çocukları ve mutlu birlikteleri gözünün önünden geçiyordu. Hayaller arasında gidip gelirken ılık bir nefes hissetmişti boynunda. Sakin sakin öpücükler, içindeki duyguların artmasına sebep oluyordu. Elini adamın boynunda gezdirirken dalgınlıktan hala çantasının elinde olduğunu ve ceketinin de hareketlerinde engel olduğunu fark edince kendini homurdanmalar eşliğinde geri çekerek ona ağırlık yapan eşyalarından kurtulmayı başardı.

"Bir şeyler yemek ister misin sevgilim? En sevdiğin yemeği yaptım sana" dedi genç adam heyecanlı bir ses tonuyla. Heyecanlıydı çünkü ilk defa böyle bir şey yapmıştı. Sevdiği kadın gözlerini yuvalarından çıkarırcasına açmıştı. "Elbette yiyeceğim. Beklediğim bu anı kaçırır mıyım sanıyorsun" dedi tatmin edici bir ses tonuyla. Adam öyle heyecanlıydı ki kadının cevabını alır almaz karşılık vermeden tabakları hazırlamak için mutfağa gittiğinde sevgilisi kendine gülümsemişti. Kollarını olabildiğince açarak gerindi ve bir ürpertiyle üşüdüğünü fark edip ayağa kalktı ve yanan şöminenin önünde minderlerden rahat edebileceği bir yer hazırladı. İçeriden gelen tabak seslerine tepki vermeden usulca kendini minderlerin üzerine bıraktı. Asası aklına gelmişti. Sevdiği adamın yanında güvendeydi fakat hiç bir zaman tedbiri elden bırakmaz yanından ayırmazdı. Hızla kalkıp çantasından asasını aldı ve tekrardan kuruldu yerine. Nedenini bilmiyordu fakat bu gece birçok hayalleri sanki film izler gibi gözünün önünden geçiyordu. Karanlık aydınlık savaşı bitmiş herkes rahatlamış ve karanlık sonsuza kadar etkisiz hale getirilmişti. Bir başkası ise Aydınlıkta kalan en iyilerden olmanın verdiği yükün artık ona sıkıntı değil mutluluk vermesi ve Hogwarts müdiresi olmasıydı. Hayaller gözünün önünden geçerken yorgunluğun ve sıcağın etkisiyle uykuya daldı cadı.
..
Heyecanlı gibi görünmeyi zorda olsa başarmıştı genç büyücü. Uzun zamandır kandırma yöntemiyle amaçlarında başarılı oluyorlardı. Uzun takiplerin ardından içeride onu bekleyen cadının nasıl biri olduğunu neleri sevdiğini sevmediğini, sevdiği adamın tipini, evini ve davranışlarını öğrenmiş ve uygulayabilmişti. Şimdiyse hem zevklerine ortak edecek hem de gecenin sonunda canını alacaktı. Mutfakta tabakları hazırlaması uzun sürmüştü biliyordu fakat daha önce bu konuda oynamamıştı. Ev cininden yardım almak istemedi çünkü bu seferde cadıyı kendi yaptığına inandıramaz ve işler yolunda gitmeyebilirdi. Makarna dolu tabakları asası yardımıyla içeri taşıdığında oynadığı adamın haline bürünmüştü. Odadan içeri girdiğinde cadının şömine önünde kollarını bedenine sararak uyuduğunu görünce daha da inandırıcı olabilmek için küçük bir masa üzerinde yanan renkli mumlar ve iki kadeh kırmızı şarapla doldurulmuş masayı hazırlamıştı. Hazır olan tabakları da masaya indirince hafif bir müzik tınısı olsun diye cadının sevdiği bir şarkıyı açmıştı. Asası yardımıyla kıyafetlerine de çeki düzen verdikten sonra cadının başına eğildi ve onu sakince öperek uyandırdı.
Cadı rüyada olduğunu sanmıştı ki ellerini direk gözlerini ovuşturmak için yüzüne götürdü.


Her şey yolunda ilerliyordu. Romantik bir yemekle baştan çıkarılmış bir cadı ve şımarttıkça şımartan bir genç adam. Hazırlanan yemek soludukları havaya paralel olarak ilerliyordu. Genç cadı bu zamana kadar duymadığı sözlerden sarhoş olmuş kendini adamın kollarına bıraktı. Sakin ve istek uyandıran öpücükler bitmek bilmiyordu. Yelkovanın akrebi kovalamasını ertesi güne devretmesine sadece bir dakika kala adam duyduğu saat sesiyle zevkin yerini işinin alması gerektiğini anlamıştı. Kadını kendinden iterek kalktı ve sessizce giyindi. Asasını eline alıp cadıya doğrulttu. Şaşkın gözlerle adama bakan genç cadı korkuya kapılmaya başlamıştı. Çünkü asası ondan uzaktaydı. Asası olmadan bir hiç olması da titremesine sebep olmuştu.

Özüne dönmeye başlayan büyücü homurdanarak oynadığı oyundan sıkıldığını göstermeye çalışıyordu. Siyah kısa karışık saçların yerini siyah kısacık kesilmiş saçlar almıştı. Nefretle renk bulmuş kahverengi gözler, düz bir burun ve koyu renkli tenine uyumlu dudaklar. Boynunda ise yarayı anımsatan bir dövme vardı. Siyah bir T-shirt ve kot pantolonu gayet uyumluydu. Kolundaki dövmeye takılınca gözü bedenini kaplayan korku iki kat daha da artmıştı cadının. Karanlık adına çalışan bir büyücüydü karşısında ki. Ne yapacağını bilemez halde yatağın üzerindeki örtüyü çıplak bedenine çekip sarılmıştı. Titreyen elleri akan gözyaşları silmek istese de bir şey engel oluyormuş gibi ellerinin olduğu yerde kalmasını zorluyordu.

Kadının korkması genç adamın tatmin olmasına yetmişti. Yemiyle oynayan kedi misali etrafında yarım daireler çiziyordu. Bakışlarını kadının üzerine sabitledikten sonra dudakları aralandı.
"Giyin!"
"Ta- Tamam." Dedi genç cadı titrek ses tonuyla. Gözyaşları yüzünü yıkarken bir yandan ölüm yiyenin bakışları altında giyiniyordu. Gözleri kapalı bir şekilde sakinleşip aklını toplamaya karar vermesi saniyenin çeyreğine denk gelirken zihni konuşmaya başlamıştı bile.
"Aydınlık düşmemeli. Güçlü olmak zorundayım. Başarmak zorundayım. Asam ne kadar uzak olsa da ben güçlü bir cadıyım, yapabilirim. Tek yapman gereken iyi bir fırsat yakalamak. Hadi Evila yapabilirsin sen korkak değilsin. " Adamın bağırması bölmüştü iç sesini.
"Hadi kalk artık bu saate kadar senin istediklerini sevgilin olmasam da ben yaptım sıra sende!" Kadın sakince ayağa kalkarken bir yandan ağlamayı bırakmış gözyaşlarını siliyordu. Adam cadıya yaklaşarak zorda olsa bir öpücük kondurdu dudaklarına. İşini seviyordu. Önce kendine kullanıyor daha sonra da Leydi’ sinin istediklerini yerine getiriyordu. Zevkli kısımlarını hiç bir zaman atlamamıştı. İstemese bile ölmeden önce son kez güzel bir an yaşatmak gibi bir egosu da vardı. Cadının kolunu tuttu ve gökyüzünün yıldızlarla resmedilmiş bir tepeye cisimlendiler. Birçok Muggle ve büyücünün bilmediği bir yerdi. Belki de geceleri ürpertici olması onları geride tutuyordu. Kadını çimenlerin üzerine düşmesini sağlayarak itti genç adam. Etrafında daireler çizerken bir yandan mırıldanıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ana Kurgu ~ Karanlığın Yükselişi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Circle Of Death :: Circle Of Death :: Kurgular :: Site Kurgusu-
Buraya geçin: